Bir önceki yazımda paylaştığım çocukluk yaraları üzerine, yönlendirmeli terapi egzersizi yapacağız.
Tahmin edeceğiniz gibi, bir terapi ile yaralarımızın iyileşmesi olası değil ancak bir nebze de olsa rehber olabilmek. kendiniz ile ilgili düşündürebilmek, farkındalığınıza katkı sunabilmek...
Önce arkanıza rahatça yaslanın,
derin uzun sakin bir kaç nefes alın ve verin,
Hazır mısınız, düşünmeye anılarınız içinde gezinti yapmaya
Büyürken üzgün olduğunuz zamanlarınızda anneniz teselli etmek için size, eminim ki!
“Bak herkes seni çok seviyor” demiştir.
Acaba anneniz size:
“Hayat seni çok seviyor.” diyebilseydi.
Bu ikisi arasındaki farkı çözebildiniz mi?
Birinci önermede kontroller ve koşullar vardır;
“Herkes beni çok severse mutlu olurum”
Tehdit var kaygı, baskı, güç üstü sorumluluk, beklentiler vardır.
Ya ikincisi harika bir geleceği sunan bir yolculuğa başlamanın ilk adımı olacaktır.
“Hayat benimle bütünleşiyor,
“Ben hayat için bir armağanım”
“Hayat bana sunulmuş muazzam bir armağan”
Hayat iç ve dış dünyalar arasında bir armoni, insanca ihtiyaçlarınızın ve ruhsal isteklerinizin yol arkadaşlığıdır.
Dışsal deneyimlere ihtiyaç duyarak öğrenir büyür ve gelişirsiniz.
· Bu süreçte iç dünyayı görmezden gelirseniz boşluğa düşer mutsuzluklar yaşarsınız.
· Yalnızca iç dünyanıza çekilirseniz yoksunluk ve yalnızlık yaşarsınız.
Her birimiz eşit yaratılmış saf temiz bir çocuk olarak dünyaya geldik. Annemiz de babamız da daha kendilerinin ne olduğunu, kim olduğunu anlamadan tanımadan, onlara “iyi çocuk yetiştireceksiniz” demişler.
Büyümeye çalışırken hangimiz rol yapmadık ki!
Çocuklar da iyi bir çocuk olmayı denerken sıklıkla kendilerini rol yapma tuzağı içinde bulurlar. Kendilerini kabul ettirmek sevgiyi kazanmak için sadece karşı taraf istiyor diye “iyi olma, güçlü olma, nazik olma” rollerini uygularlar. Beklenilen rollerini sergilerken de bir armağan gibi sevgi sadece hak edilen bir şeydir inancı oluşur.
Böylece, sevgiyi dışarda aramaya başlarız. Hani o hep bir yerlerden beklenen beyaz atlı prensler ya da prensesler. Her yaşamın kurbanları olduğu gibi kahramanları vardır. Aslında her iki taraf da kurban rolündedir; acı yanı ise kahraman da kendinin kurban olduğunun farkında değildir!
Peki, bu rolleri hala reddetmeli ya da
sahiplenmeli miyiz?
Yoksa kabul ederek affetmeli miyiz?
İyi olma, sevilme, değerli olma hali yaradılışımızla bizimle vardır. Çünkü masum duygularla dünyaya geldik. Affetmeliyiz! İçimizdeki çocuğu sevmek affederek özgür bırakmak kendimizi affetmek sevmek demektir.
Yoksa o çocukluk dönemimiz bu gün hala yanımızda taşınmaya devam eder.
Şimdi kendinize sımsıkı sarılın, kendi isminizi söyleyerek canınız istediği sayıda, ona şöyle söyleyin:
.”......... seni çok seviyorum”
“Hayat beni çok seviyor”
Kaynak "içindeki sonsuz güce UYAN" s.76-77
Ben sizin daha fazlasından yararlanmanızı istiyorum,
Commentaires