“Haydi erkekler okula kampanyası "
"Erkekler için koşuyoruz"
”Oğlunu dövmeyen, dizini döver"
Enteresan mı geldi?
Benzer pek çok ayrımcılığa dayanan olgular sebebiyle de “kadın hakları” gündem oluşturmaktadır.
Bu yazıda kısaca, “Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet, namus ya da farklı gerekçelerle kaybettiğimiz kadınlarımız ile çözüme yönelik önerilere cevap aramaya çalışılmıştır”.
Çok vahim bir anket sonucu; Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’ nda kadınlara bazı durumlarda (kadının yemeği yakması, parayı lüzumsuz harcaması, çocukları ihmal etmesi) eşlerinin dövmeye hakkı olup olmadığı sorusuna “kadınların %39’u haklıdır” cevabını veriyor.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü ya da Dünya Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür.
Temeli İnsan hakları na dayanan, kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır. Ağustos 2011' de “Şiddet gören kadınlara, uluslararası zırh" geliyor. İstanbul Sözleşmesi Türkiye ile birlikte 11 Avrupa ülkesinde yürürlüğe giriyor.
Türkiye' de ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlanmıştır. Buraya kadar paylaşımcı ve insani yaşama dair her şey yolunda görünüyor, ne güzel!…
Ancak, kadınlar günü deyince zihin başka yerlerde hüzünlerde, kaygılarda korkularda.
Hani o kadın deyince çok farklı bakabilen zihinlere gidiyor. Elde değil, neylersiniz kadın deyince akıl buralara konuyor! Kınalı' sından kalemi yazdıran ellere. . .
Kadının gücünün daha bir kendini kanıtlar duruma gelmesi, daha yaşanır bir dünyaya hizmet etmesi ile gazete manşetler bölümlerinde seri biçimde “KADIN CİNAYET HABERLERİ” ayrı bir sütun olarak artarak güncellenmektedir!
İnsan zihninin köklerinde oluşan genetik yapı söz konusu. Bu konuda, derin araştırmalarla yazılmış yüzlerce akademik makale bulunuyor. Kendimizi, türümüzü analiz edebilmek için kısaca değinmekte yarar var.
Bireyin toplumdaki yerini belirleyip sosyal statüsüne anlam yükleyen cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları birbiriyle iç içe işleyen ve bireyin davranışlarını biçimlendiren unsurlardır.
Cinsiyet, “insanın doğuştan getirdiği biyolojik, fiziksel ve genetik özelliklerini ifade ederken, toplumsal cinsiyet ise “bireyin toplumda yaşadığı sosyalizasyon yoluyla edindiği özellikleri" ni belirleyendir. Toplum çok başlı evlilikten tek başlı evliliğe doğru yol alınca ki olması gereken budur ancak, kadın ve erkek arasındaki ilişki erkeğin lehine olacak biçimde yeniden düzenlenmiştir.
Çok düşündürücüdür ki kadın için; " Erkeği de anne yetiştirmedi mi?" Söyleminde de yine tek yanlılık… Cinselliği denetleme gücü iktidarın elinde tutulurken toplumdan topluma, coğrafyadan coğrafyaya değişikliklerle şekillenir.
İktidarın ahlak anlayışını benimseyen bireyler toplumun ahlak bekçisi haline gelirler. Bu da ataerkil iktidar mekanizmasının devamlılığını sağlar.
Cumhuriyet rejimiyle modern ulus olma özelliğini kanıtlayan Türkiye’ de namus kavramı aile içinde benimsenerek canlılık kazanır.
Modernistler namus sözcüğü yerine ahlak, temiz ahlak kavramlarını koyduklarında namus kavramının kalktığını düşünmüşler. Oysa sadece adı ve kontrol şekli değişmiştir. Maalesef namus olgusu, kadını ikinci plana iterek denetlenen konuma getirmektedir.
Ataerkil düzende kadının toplumsal cinsiyet rollerini benimsediği, erkeğin de bu roller çerçevesinde ona hükmederek şiddet uygulaması kaçınılmazdır.
Şiddette en uç boyut ise namus cinayetleridir, aslında her iki cins mağdur konumundadır. Bir taraf hayatını kaybederken diğer taraf ise yaşamını kaybedecektir..
Ne yapılabilir?
Şöyle bir düşünüyorum da;
.- Önce toplumsal cinsiyet konusunda farkındalık çalışmaları yapılmalıdır.
- Anne baba adaylarına çocuk eğitimi ile ilgili bilimsel psikolojik eğitimler verilmelidir. - - İstekli öğretmenlere bu konuda eğitim verilmesi.
- Okul dışı profesyonel eğitimlerden destek alınması. Bu alanda gönüllü olarak yardım verebilecek kişisel gelişim sektöründe çok ciddi eğitim yatırımları yapan kişi ve kurumlardan; pekala destek alınabilir.
- Okul öncesi eğitimden başlayarak öğrencilere toplumsal cinsiyet eşitliği aslında insan eşitliği ve insan hakları konusunda seviyelerine uygun yapılandırarak, ciddi eğitimler verilmeli. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarıyla sosyal hizmetlerle işbirliğine gidilmeli.
- Medyada RTÜK komisyonu yeniden gözden geçirilmeli. Televizyon, şiddet içeren bilgisayar oyunları da ayrıca çocuk ve gençlerde bilinç dışı farkında olmadan, güdüsel; merhamet ve insanca değerlerden uzaklaştırarak, yaşam içinde şiddeti meşru bir yaşam biçimi olarak öğretmektedir.
Dolayısıyla da kökten reformla, şiddette yaşanmayacaktır.
Aslında her iki cins daha rahatlayacak, zihinsel ve davranışsal özgürleşecektir.
Kısacası “eğitim eğitim ve yaşam boyu yine eğitim…
Son olarak
Ne zaman ki namus gerçek anlamda “dürüstlük- doğruluk anlamında kullanılacak işte o zaman toplumsal cinsiyet dayatması yok olacaktır
Korunmak ya da çiçek yerine konulmadan, her birey yalnızca güven ortamı içinde yaşamak istiyor, Kendimiz için de en güzelini insanca yaşama hakkımızı isteyelim ancak başkaları için de isteyelim,
Yok hiç birimizin diğerinden farkı, sadece
Hepimiz İnsanız
. Perihan Yıllı, 2021 Mart, 07
Daha fazla bilgi ve randevu için tıklayın.
Ve ben her birimize özgüven meditasyonunun iyi geleceğine inanıyorum
Sevgiyle
Commentaires